YAKINDA YAYINLANACAK ‘ŞEYTANA GÖRE ADEM VE HAVVA’NIN CENNETTEN KOVULMASI‘ KİTABINDAN BİR BÖLÜM
1. Bölüm
KAİNATIN YARATILIŞI
Başlangıçta hiçbir şey yoktu; sonra bu yokluktan Tanrı doğdu ve o, “Benim dilim resimlerden oluşsun” dedi; böylece kâinat var oldu.
Ne var ki, yaratıcı düşüncenin vücut bulduğu o ilk an, her şey karanlıkta, bir esrar örtüsünün altında görülmezdi. Ansızın perde yırtıldı; ışık ortaya çıktı. Yıldızlar onunla lambalarını teker teker yaktılar ve kayarak bir ışık seli halinde aktılar. Böylece kâinatın tepesine bir zenginlik kolyesi gibi asılan galaksiler oldu. Tanrı onlardan gurubu, akşam yıldızını yarattı; onları içine koymak için mavi billurdan gök kubbeyi yaptı. Sonra eserinin karşısına geçip baktığında altta hiçbir şey olmadığını gördü. Yeri yarattı; böylece cennet oldu. Yerin yer olabilmesi için oraya hayvanları koydu. Her şeye bir düzen getirdi. Havada yüzen balıkları suyun içine, suyun içinde uçan kuşları havaya yerleştirdi. Sonra Tanrı niyet etti; ışıktan ibaret şekillerin vücut bulmasıyla melekler oldu; onların inip çıkması için yerle gök kubbe arasına nurdan merdivenler kurdu. Cennetin üzerine göz kamaştırıcı parlaklıklar saçan kristalden yapılmış gezegenler astı. Gökkuşaklarının altında rengârenk mercanlarla süslü sahilleri, dalgaların sihirli mırıltılarla kıyıya vurduğu denizleri, gümüşten nehirleri, en nadide bitkileri, ağaçları yarattı. Çiçekler göksel hazinelerin ortasında basamak basamak yükseliyor, bir sağanak halinde tekrar yere düşüyordu. Nihayet eseri tamamlandığında, Tanrı her şeyin tasavvurlarına uygun olduğunu gördü ve dinlenmeye çekildi.